Bebeğiniz konuşmaya başladı, lütfen ona kulak verin

Tarihi şehir Roma’da ilk sabahım. Uyandım güzel bir İtalyan kahvaltısından sonra sırtımızda çantalarımız Roma sokaklarını fethedeceğiz. O zaman cep telefonları yok. Boynumda asılı bir Canon fotoğraf makinası. Otel, Roma Cumhuriyet Meydanı’na çok yakın.  Yürümeye başladık, daha ilk adımda bu ne kadar güzel bina, bu ne kadar güzel işlenmiş bir sütun, bu ne kadar güzel heykel, bu ne kadar güzel balkon, sokak arasında herhangi bir çeşmeye bu ne kadar güzel çeşme demekten yoruldum. Çünkü her yer sanat, her yer tarih. Ben sürekli deklanşöre basıyorum. Birkaç cadde sonra artık baktım her yer fotoğrafı çekilecek kadar sanat eseri dolu, bunun sonu yok. Böyle gezemem, şehre, makinanın arkasından bakamam. Öyle boynuma taktım fotoğraf makinasını, yürüdük günlerce Roma sokaklarında, tadını çıkardım tüm güzelliğin.

Bunları neden yazdım Dr. Bahar Eriş’ in son kitabı “Hayatın ilk üç yılı” kitabını okuyorum. İlk sayfalardayım. Kitabın önemli cümlelerinin altını çizmeye başladım. Okudukça sürekli bir özlü söz, sürekli bir bilimsel araştırma, hayatıma uyarlamam gereken bir davranış değişikliği önerisi, Annerehberi’ nde yayınlamak istediğim paragraflar, baktım bütün kitabın altını çizmem gerekecek bıraktım çizmeyi, okumanın tadını çıkardım 2 gün. Sadece araştırmak istediğim bölümlerin özellikle altını çizdim ve geçtim. İşte yine, boş bir tane bile cümlesi olmayan muhteşem bir başucu kitabı yazmış değerli yazar pardon değerli bebek!

Evet, yanlış okumadınız, kitap bebeğin dilinden, düşüncelerinden yola çıkarak anlatıyor bize yazarımızın anlatmak istediklerini. Bahar Hanım okurken yüzünüzde gülümseme oluşturacak bir formatta yazmış kitabı. Hani bebeğiniz ağlarda “ne söylediğini bir anlasam yavrum” dersiniz, içinizden bir parça kopar o ağlarken, işte bebeğiniz dile geliyor ve neden ağladığını, gelişim süreçlerini takip ederek, açık açık, bilimsel verilerle anlatmaya çalışıyor bize bu kitap sayesinde.

Öyle bebek dediğime bakmayın;

“Sadece kitap değil; çizgi roman, dergiler, manga, haiku, şiir kitapları gibi farklı türlerle de beni tanıştırın, bildiğimiz bilim adamlarına, harika bir dille "bilim amcaları ve teyzeleri" diyen bir bebek. "Bana bu yaşta kazandırdığınız kelimeler bırakacağımız en önemli miras" diyerek anne babadan mirasını kendisi isteyen, değerli Nazım Hikmet Ran'a, Nazim Hikmet amca, akademisyen yazar Doğan Cüceloğlu’ na Doğan Dede diyen bir bebekle karşı karşıyayız.

Başka ne özellikleri mi var bebeğimizin? Zen ustalarının öğretisinden, piramitli psikolog Abraham Maslow’a, psikolog Micheal Robinson’dan Danimarka’nın zorunlu ulusal programına hatta Kuzey Kutbu’ nda yaşayan Eskimolara kadar uzanan keyifli bir yolculuğa çıkarıyor sizi.

Sakın şu hataya düşmeyin! Kitabın adı her ne kadar “Hayatın İlk 3 Yılı” ise de sözde bebeğimiz bize bir ömür hayatımızı olumlu anlamda şekillendirecek yaklaşımlar, öneriler sunuyor. Hele de ebeveynseniz. Bebeğinizle, çocuğunuzla etkin ve kaliteli iletişim için ipuçları içeriyor her bir paragraf.

Mesela pozitif iletişim bülteni diye bir bölüm var. Sizlere faydası olacağını düşündüğüm için buraya yazmak istedim. Keyifli okumalar.

"İstemezsen odanı temizlemek zorunda değilsin." yerine

"Bugün odanı temizlemene yardım edeyim futbolda epey yorulmuş görünüyorsun."

"İstediğin oyuncağı alabilirsin." Yerine

"..... TL'ye kadar istediğin oyuncağı alabilirsin."


"Ödevini yapmak istemiyorsan yapma." Yerine

 "Yorgunsan ödevini yemekten sonra yapabilirsin."


“Son kez söylüyorum, çabuk buraya gel.” Yerine

“Kendin mi yanıma gelirsin, yoksa yardıma ihtiyacın var mı?”

 

“Yemeğini bitirmezsen parka gitmiyoruz.” yerine

“Yemeğini bitirdiğinde parka gidebiliriz.”


“Kapıyı çarpma.” Yerine

“Kapıyı lütfen nazikçe kapat. Nasıl yapıldığını göstermemi ister misin?”


“Ağlamayı bırakmazsan oyuncağını çöpe atarım.” Yerine

“Şu anda oyuncağınla oynayamadığın için üzgünsün, sana sarılırsam daha iyi hisseder misin?”


“Evde mısır gevreği kalmadı dedim, bir daha sorma.” Yerine

“Mısır gevreği yok, keşke sihirli bir değneğim olsaydı ve önünde bir anda dev bir kutu gevrek belirseydi.


“Bana bir daha yalan söylersen seni cezalandırırım.” Yerine

“Bana karşı dürüst olan her şeyden daha önemli.”


“Yarına kadar salondaki oyuncakların toplamazsan hepsini çöpte bil.” Yerine

“Yarın saat 12' ye kadar salondaki oyuncakları topla lütfen.”


“Arkadaşına vurursan bilgisayar yok.” Yerine

“Şiddet kesinlikle kabul edilemez. Bir sorun varsa gel konuşalım.”

 

“Sakinleş” yerine “sana nasıl yardım edebilirim?”

“Ağlamayı bırak” yerine “Zorlandığını görebiliyorum”

“İyisin” yerine “İyi misin?”

“Sessiz ol” yerine “Daha sessiz konuşabilir misin?”

“Vurma” yerine “Lütfen nazik ol”

“Bağırmayı bırak” yerine “Derin bir nefes al, sonra bana ne olduğunu anlat.”

“Üzülme” yerine “Üzülmen normal”

“Artık yeter” yerine “Sarılmamı ister misin?

“Umurumda değil” yerine “Yanındayım”

 

Yazar Hakkında

/images/manolya-1.png

Manolya GÜMÜŞAY

Profesyonel Koç - Yönetici

annerehberi.com.tr yazarı

Yazarın tüm makaleleri

Yorum yap