Tekno Çocuklar

Çocukluk arkadaşlarınızla bir araya gelip anılarınızdan bahsettiğiniz oldu mu hiç? Kurulan dost meclislerinin en kıymetlisi budur belki de. O eski anıları unutamayanlar için bu meclisler, çocukluklarını yâd etmek isteyen ve bu tip sohbetlerden keyif alanlar için eşsiz birer fırsattır. Bir de çocukluk arkadaşlarınız ise bir araya geldikleriniz, işte o zaman sırtı mindere getirilmemiş ne kelime kalır ne de cümle. Zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız.

Ben, çocukluğunu şu an yaşadığım yerden kilometrelerce uzakta yaşamış biri olduğum için henüz böyle bir fırsata mazhar olamadım. Aslına bakarsanız çocukluk anılarımdan bahsedebilmem için bana gönüllü tek bir dinleyici yeter. Anılarına sıkı sıkıya tutunmuş bir toplumun en sadık üyelerinden biri olduğum için herhangi bir dinleyiciyle bile zamanı şelaleye çevirebilirim.

Bizim neslimizin çocuklukları anı bankası gibidir. Oyunlarla, maceralarla vukuatlarla doludur bankası. Ne yapmamız gerekmişse çoğumuz onu yapmış ve yaşamışızdır. Saklambaç oynayıp, bisiklet sürüp, ip atlamışızdır yani. Peki, neden “herkes” değil de “çoğumuz” diyorum? İşte bu soruya cevaben yakın zamanlı bir hatıramdan bahsetmek isterim izninizle.

Aynı birimde çalışan 3 arkadaş görev icabı kurum aracına atladığımız gibi yola koyulmuştuk. Kırmızı ışığa denk düştüğümüz bir kavşakta, etrafı izlediğim bir anda hemen yanı başımızda duran eski model bir otomobilin arka koltuğunda oturan 3 çocuğa takıldı gözlerim. Tam konsantrasyonla ellerindeki telefonlara kilitlenmişlerdi. Bütün dikkatleri o cihazların üzerindeydi. Benim gözlerim ise 40 küsür saniyelik kırmızı ışık bekleyişi boyunca onlardaydı. Teknolojinin bağımlısı olmuş 3 küçük çocuğa bakarken kendi çocukluğum canlandı zihnimde. Teknoloji nedir bilmeyen, doğayla ve hayvanlarla iç içe büyümüş bir çocukluk geçiren bendenizin ağzından şu kelimeler dökülüverdi: “Keşke hep çocuk kalsaydım.” Ön koltukta oturan arkadaşım “neden” diye sorunca, “mutluyduk çocukken. İşimiz gücümüz sokaklarda oyun oynamaktı” diye cevapladım. Yıkıcı bir cevap aldım çocukluğu babasından gördüğü şiddetin acılı hatıraları ile dolu arkadaşımdan: “Her çocukluk mutlu anılar barındırmaz.”

Her çocukluk mutlu anılar barındırmalı. Mutlu olmalı çocuklar. Hatıraları parlak bir camdan ibaret, gelecekleri teknolojiye ipotekli nesiller yetişiyor şimdilerde. Doğayı tanımadan, hayvanları sevemeden, oyun alanları olsa olsa en fazla yaşadıkları apartmanın bahçesi kadar metrekareye sıkışık büyüyen çocuklar… Sorumluları hepimiz biliyoruz.

Teknoloji şirketlerinin CEO’ları, çocuklarına 16 yaşına kadar telefon yüzü göstermediklerini açıkladıklarında ayakta alkışlayan anne-babalar gördüm. Bu haberi doyasıya ve çılgınca alkışlamalarını yaramazlık yaparak engelleyen çocuklarının ellerine telefon tutuşturan anne babalar… Ya çocuklar? Büyük ümitler bağladığınız o çocuklar, bir türlü gereken özeni göstermediğiniz; yaşlılığınızda size bakmayıp kolunuzdan tuttukları gibi sizi sokağa atacaklarından korktuğunuz çocuklar onlar.

Çocukların iyi yetişmesinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz şey, çocuklarını başka zihinlerin imal ettiği fikirlerin esaretine bırakmayan anne-babaların yetişmesidir.

Sağlıcakla kalın.

Onur Akıncı

Blogger Web: https://adanagezi.blog İnstagram: https://www.instagram.com/adanagezi.blog/

Yorum yap