Anneler Ve Israr Etmek

 

Hepimizin hayatında var olan bir olgu olan “ısrar”. Türk geleneklerinde de yer alan bir durum aslında. Hangi durumlarda ısrara maruz kaldığınızı bir düşünün. Bebeklikten itibaren anneler tarafından yapılıyor bu durum. Hepimizin bildiği gibi iyi niyet söz konusu ancak büyüdükçe çatışmalara neden oluyor.

Bebek, yemeğini yedikten sonra doyduğu anda mamayı püskürtür. Ama anne ne yapar; hepinizin de çok iyi bildiği gibi bebeğin püskürttüğü mamayı kaşıkla toplar ve yeniden bebeğin ağzına tıkar. Yani anne ısrar eder.

Çocuğun biraz daha büyüdüğü dönemde anne meyve tabağını hazırlar ve çocuğun önüne koyar. Çocuk yiyebileceği kadarını yedikten sonra geri kalanı bırakır. Çünkü çocuk doymuştur. Ancak anne için bu yeterli değildir. Yine her zaman olduğu gibi başlar ısrara. Okula başladığı dönemde ders çalışan çocuk ödevlerini bitirse bile anne yüreği için yeterli olmamıştır. Oğlum/kızım niye tekrar yapmadın diye sorar anne. Anne ödevlerimi bitirdim dese de çocuk; anne için ödev henüz bitmiş değildir. “Performans ödevlerini yaptın mı? Bugün okuldaki konuları tekrar ettin mi? Test çözdün mü? SBS hazırlıklarına devam ediyor musun?” diye ardı arkası kesilmeyen sorular sorar. Çocuğun verdiği cevap olumsuz ise bunları yapması için başlar yine her zamanki ısrarına.

Ergenlik döneminde genç birey zaman zaman yalnız kalmak ister. Odasında günlük yazmak, müzik dinlemek, kitap okumak yani dış dünyadan biraz uzaklaşmak ister. Aslında bu pek çok ergende görülen ve olağan karşılanması gereken bir durumdur. Anne, ben biraz odamda kalmak istiyorum lütfen beni rahatsız etme der. “Tamam oğlum/kızım” dese bile. Yine dayanamaz belli periyotlarla odanın kapısını çalar, bir şeyler yesene der. Arada odaya içecek, yiyecek bir şeyler bırakır. Annenin gözünde genç doymamıştır ya da meyve yemelidir. Eşiyle televizyon izlerken sürekli aklı odasındaki çocuğundadır. Biliyordur yalnız kalmak istediğini ama yine duramaz. Kapıyı çalıp onlarla birlikte oturmasını ister, çoğunlukla olumsuz cevap alır. Belki ilk seferde sorun yoktur. Ama yalnız kalma olayı uzun sürdüğü takdirde ısrarlar başlar. Ne var kendini kapatıyorsun odana, gel de biraz yüzünü görelim der. Ergenin en rahatsız olduğu cümleleri farkında olmadan kurmaktadır anne. Bu durum hep ters teper ve çocuk daha fazla odasında kalmaya başlar. Anne ısrar eder, çocuk tersini yapar; çocuk tersini yaptıkça çocuk ısrar eder. Bu bir kısır döngü halini alır ne yazık ki. Böyle bir durum karşısında anneye karşı öfke biriktiren ergen; annenin verdiği ufak bir tepkiye patlayarak cevap verebilir. Anne böyle bir tepkiyi şaşkınlıkla karşılar ve ben ne dedim ki der. Aslında çocuğun verdiği tepki o anki olaya değil annenin genel tutumuna karşıdır.

Günümüzdeki anneler ne yazık ki çocuklarına iyi niyetle kötülük yapmaktadır. Çocuk 2 yaşından itibaren “hayır” demeyi öğrenir. O dönemde reddeder ve inatlaşır pek çok şeyi yapmama konusunda. Çünkü kişiliğiyle alakalı taşlar yerine oturmaya başlıyordur. İşte o 2 yaştan büyüyene kadar hatta büyümek de yetmiyor aileler için anneler ısrar etmeye ve inatlaşmaya devam eder. Aşırı koruyuculuğun ve sevginin altında yatan ana sebep annenin yalnızlığı ve hayattan özellikle de eşinden ve evliliğinden beklediğini bulamamış olmasıdır. Aşırı koruyucu anne çocuğuyla öyle bütünleşir ki onun büyüdüğünü ve olgunlaşabileceğini asla kabul etmek istemez. Aşırı koruyucu ve abartılmış sevgi ile büyütülen çocuklar hayata ve sosyal yaşama gereğince hazırlanamazlar. Değerli ebeveynler ve özellikle anneler; lütfen çocuklarınızın nefes almasına izin verin. Hayır dedikleri zaman bunun sadece hayır olduğunu kabul edin.

 

Yazar Hakkında

/images/cagla.png

Çağla Tuğba SELVEROĞLU

Uzman Psikolog

Yazarın tüm makaleleri

Yorum yap